Seo Services

Motor yağına su karışması

Haziran 20, 2018
Motor yağına su karışması veya suya motor yağı karışması aslında farklı arızaları işaret eder. Bu yazımızda size motor yağına su karışırsa ne olur? Ve karışırsa ne tür arızalara yol açar bunları anlatacağım.



Bu olay kendi arabam da başıma geldiği için, bende ki arızayı sırasıyla sizlere anlatacağım. Farklı şekillerde de karşınıza çıkabilir bu durum. Arabamın su eksiltmesi vardı, tabi her araba da az miktarda olabilir bu durum; Fakat her sabah arabamı kontrol ettiğimde yedek su deposunda ki suyun eksildiğini fark ettim. İlk zamanlar su takviyesi yapıp yoluma devam ediyordum, daha sonraları günde iki defa su ilavesi yapmaya başlayınca, kaçağın nereden olabileceğini araştırmaya başladım.

İlk akla gelen şeylerden biri radyatör mü delik acaba oldu? Kontroller sonrası radyatörde bir delik bulamadım. Daha sonra suyun geçtiği hortumlarda bir patlak var mı şeklinde bir soru geldi aklıma, fakat hepsini kontrol ettikten sonra onlarda sağlam çıktı. Bu arada ben arabayı kullanmaya devam ediyorum ve su takviyesi son hızla yapıyorum tabi. Arada yağ çubuğunu çekip kontrol ediyorum, zaten yağ durumunu sürekli kontrol eden biriyim. Önceleri orada da bir sorun yoktu.

Bir ay kadar bu durum devam etti. Bu arada araçta su kaçağı var ama bir türlü bulamıyorum. İşin tuhafı yere de akan bir su yok. Zaten bu durumdan dolayı kaçağı bulamıyorum. Tamirci dedi "yedek su deposu kapağından kaçırıyordur, bak zaten buralarda da paslanma var." Gidip 15 liraya su deposuna kapak aldım fakat değişen bir şey olmadı.

Bütün bunlarla uğraşırken su kaçağı daha da çoğaldı. Artık hiç bir yerde bulamadığım kaçağı, çeşitli sebeplere bağlamaya başladım. En son ihtimal olarak, kalorifer peteği delik herhalde dedim. Artık ön konsolu söktürüp, ne kadar olursa olsun kalorifer peteğini değiştireceğim.

Ben bunları düşünürken, yağ kontrolü için yağ çubuğunu çektiğimde, yağın beyazlama yaptığını fark ettim ve yağ doldurma kapağını açtığımda beyaz bir köpükle karşılaştım. İşte en sonunda bizim kaçak suyun nereye gittiği belli olmuş oldu ve beni ön konsolu söktürüp, kalorifer peteğini değiştirme derdinden kurtardı.



Fakat bu durum daha büyük bir sorunun habercisiydi, ( Conta Yanması ). Araç conta yaktı diye duymuşsunuzdur. İşte bu conta yanması sebepleri de birden çoktur. Benim arabada ki su kaçağı durumu da farklı bir arıza olarak karşıma çıktı tabi. Üst kapak açılınca durum ortaya çıktı. Aşağıdaki resimdeki durumla karşılaştım.



Burada görüldüğü gibi su zamanla tüm her yeri çürütmüş. conta yandığı için de su kanalları çürüdüğü için yağ ile birleşip, yağ karterine dolmakta, motor kapalı kutu olduğu için bundan dolayıda ben su kaçağını bulamadım tabi. Tamirci motor üst kapağını açtığında, resimdeki olayla karşılaştık. Rektefiyeciye gönderdiğimiz bu kapak, kaynakla kurtarmadı ve yeni kapak alındı. Conta, kapak ve buna bağlı parçalar yenilendi, yeni yağ konularak araç çalışır hale getirildi. Fiyat olarak kapak kaynakla kuratrsaydı, 800 lira gbi bir fiyatla işi kapıyacaktık fakat yeni kapak alındığı için, kapak 1000 lira tuttu ve diğer işlerle birlikte 1700 liraya işi bitirdik.

Son söz olarak size tavsiyem, bu iş için farklı yerlerden fiyat alın hemen bir yere gidip kapılmayın. Kapağı açmadan ilk önce servise götürdüğüm bu durumda bana 4000 lira gibi bir fiyat tutar dendi. Ben hiç arabaya anahtar vurdurmadan geri alıp, kendi tamircime işi yaptırdım. Bu konuyla ilgili çektiğim bir videoyu da buraya koyuyorum. Belki başına gelen bir arkadaşa fikir vermesi açısından yardımcı olur. Selamlarımla...

Dümensiz gemi

Temmuz 11, 2017
Yazılarınızı nasıl yazarsınız? Önce başlık koyarak mı başlarsınız, yoksa yazınız bittikten sonra mı başlık koyarsınız? Bence başlık konulmadan başlanan bir yazı sonu nereye gideceği belli olmayan bir yola çıkmak gibidir. Yani dümensiz gemiye benzer, başlanan bir yazı akar da akar ama daldan dala konar gider.


Siz hiç dümensiz bir araç gördünüz mü? En ilkel taşıtta bile bir dümen veya nereye gideceğini tayin eden bir basit mekanizma vardır. Bakın son model uzay araçlarında bile bir dümen yok mu? İşte benim savunmam bu. Her yazının başlığı önceden tayin edilip, konu bu başlık altında dönmelidir.

Bu konuyu neden ele aldığıma gelince, tarihin birinde bu konu hakkında bir yerde bir yazı okumuştum; ' Yazı bittikten sonra başlık koyun' diye yazıyordu..! Başka tüm yazılarda da şu şekilde konu değerlendirilmiş.
Bir yazıya verilen ada baÅŸlık denir. “Kitabın adı, bölümün adı, konunun adı, paragrafın adı...” birer baÅŸlıktır. BaÅŸlık, bir yazının neyi anlattığını, ya da bu yazının yazılma gerekçesini sezdirecek bir özellik gösterir. Kısaca konuyu tanıtan, ana düşünceyi birkaç sözcükle yansıtan sözdür.
Sonuç olarak önce başlık atınız ve rotanızı takip ediniz, dümensiz gemi her zaman yolunda kaybolmaya mahkumdur..! Yazarlife / 2017

Engelsiz Dünya

Haziran 02, 2017
Engelsiz dünya. Bugün işim icabı çarşıda dolaşırken, tekerlekli sandalyede bana doğru bakan güzel bir hanımefendi; "Biraz vaktinizi alabilir miyim?" diyerek bana seslendi.

Biraz ürkek ve çekingen bir ses tonuyla "Derneğimiz için bu dergilerden satıyoruz, almak ister misiniz?" dedi. Arkasından da ekledi "Makbuz karşılığında Engelliler Derneği'mize, yardım eder misiniz?"

Bu sözlerin ardından derginin ne kadar, kaç lira olduğunu sordum. Bana verdiği cevap yine mütevazi bir üslupla "Siz ne kadar öderseniz" oldu.

Dergiyi biraz inceledikten sonra; ama burada 5 lira fiyatı yazıyor, neden hakkını istemeye çekiniyorsun dediğimde gülümseyerek "Vermiyorlar ki yani almıyorlar" dedi. Derginin gerçek hakkını ödeyerek bir tane dergi aldıktan sonra işime geri döndüm.


Bu insanlar engelli değil, kendileri için engelsiz bir dünya yaratmaya çalışan yüreği güzel insanlar. Kendi sosyal yardım çalışmaları için bile kendi haklarını istemeye çekinen ve bir adet daha derneklerine tekerlekli sandalye kazandırmak için bu sıcak günlerde severek bu işi yapan gönüllüler.

Ä°nanın bu insanlar için yaÅŸam çok zor. Sadece yollar ve kaldırımlar için daha önce  bir yazı yazmıştım ve görme engelli vatandaÅŸlarımız için 'Sesli Kitap' adlı yazımı da okumanızı tavsiye ederim. Bu insanlar hayatın tüm kesiminde önemli derece de zorluklarla karşılaşıyorlar. Sadece tekerlekli bir sandalyeye sahip olmak onlar için bu hayatı kolaylaÅŸtırmaya yetmiyor tabi.

Mesela yine çok uzun bir zaman önce ulaşım istasyonlarında ki engelli asansörleri ile ilgili bir yazı daha kaleme almıştım. Merak edenler için o yazımı da buradaki linke tıklayarak okuyabilirsiniz. Selamlarımla. 02.06.2017 / Yazarlife


Sosyal Yalnızlık

Mart 20, 2017
Sosyal yalnızlık gibi bir hastalık var. Biz kabul etsek de etmesek de. Gün içinde ne kadar işimizde olsak da mutlaka iki dakikalığına da olsa telefonumuzu veya bilgisayarda sosyal alemi bir turlayıp çıkarız. İşte ki ortamdan uzaklaşmak diye bir şey varsa ya bunu dışarı çıkıp sigara içmek yada sosyal hesaplarımızı gezmekle geçiririz.

Bende sosyal alemi iyi kullanan biri olarak gün içinde çoğu zaman telefonun mobil internetini kapamak da buluyorum çareyi. Yoksa veba mikrobu insanın her yerini kaplayan bu hastalık ne kadar da olsa bizi bir sosyal yalnızlığa itiyor. Konuştuğum kişilerin çoğu hastalık lafını kendilerine yakıştırmamak da direnmekte ama ben buna inanmıyorum. Herkesin bir savunma tarzı var bu yaklaşıma; kimisi ben sadece Facebook kullanıyorum ne olacak ki ondan, bütün sosyal hesaplara üye değilim ki deyip kendini temize çıkarma çabaları görülmeye değer bence.

Peki tek hesaba sahip olan neyin yalnızlığını çekerken orada da tüm sosyal uygulamaları bir bir deneyip ben kendimi kaptırmam asosyal değilim ki ben demesi de güzel. Sonuçta biz buralarda zaman harcarken dışarıda akıp giden hayattan ne haber? En son bir arkadaşınızla ne zaman bir kahve içtiniz? Veya bir dostunuzla oturup şöyle güzel bir masada oturup sohbetin dibine vurup dertlenip ah çektiniz? Zannederim ben zaten bunları yapıyorum ki derken bile iki lafın arası telefonlar ele alınıp yanınızdakine ayıp olmasın diye hızlıca şöyle bir göz gezdirilip bırakıldı.


Hafta sonları güzel bir piknik havasında yakılan mangalların resmi çekilip İnstagrama atılırken, bakalım kaç like olmuş deyip telefonlar alınıp gezilir. Yanında bulunan insanların sohbetleri insanı tatmin etmezken orada alınan beğeniler ruhumuzu okşaması bence bizi daha çok cezb ediyor. Sizin paylaşımınıza yapılan beğeni ve yorumlar mutlu olmanızı sağlarken; sokakta, iş yerinde veya bir kafe de hiç tanımadığınız bir insan size gelip merhaba dese, bin tane aklınızdan kötü olay geçerken, burada tanımadığınız bir insan size aynı şeyi söylediğinde cevap verme eğilimi sizi dürtmesi normal mi?


Bazı konuştuğum kişiler aynen şöyle savunmada bulunmak da bu olaya; 'Ne olacak kibarca merhaba dedi' eyvallah da aynı olaya niye başka yerde olunca kim bu sapık diye yorum getirip millete kötüsün damgasını vuruyorsun?

Daha önce yapılan bir araştırma sonucu, küçük bir sosyal grup üyesi olan bireyin ya da hiçbir sosyal grubu olmayanların, kalp hastalığı riskine daha yatkın olduğuna dair deliller ortaya koymuş. Son çalışmada, bu delillerden yola çıkılarak, denekler izlenmiş.
Bizde yalnız kalmaktan deÄŸil, sosyal alemin içinde olma çabamızdan dolayı, telefonların yaydığı radyasyon riski yüzünden zannedersem hastalığa yakalanacağız. Ä°Ã§sel bir dürtü olan yalnızlık kavramı; kiÅŸilerin kaderi deÄŸil tercihleri sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Sonuçta ne olursa olsun yalnızız dostlarım. Saygılarımla :) Yazarlife / 21.03.2017


Sosyal alemden kaçmak

Åžubat 03, 2017
Bu yazımın başlığını sosyal alemden kaçmak olarak koymamın iki sebebi var. ilki bir müddet kafamı dinlemek için tüm kullandığım sosyal hesaplarımdan çıkış yaparak sadece telefonumu kendi işlevinde kullanmak, ikinci sebebine gelince gerçekten yorulmuş olmamdan dolayıdır.


Acaba sosyal hesaplarımı komple silsem mi ? Yoksa şimdilik sadece çıkış yaparak kullanmayayım diye düşünürken, ne olur ne olmaz, belki yine lazım olurlar diye silmeden çıkış yaparak öylece bıraktım...

Bir hafta gerçekten iyi oldu benim için. Zira elim telefonum çalmadığı sürece cebime gitmedi ve şarj olayından da yırtmış oldum. Artı gerçekten insanı ister istemez yoruyormuş, bunu anladım. herkese laf yetiştirmek, bir şey paylaştığımda yapılan yoruma karşı yorumlarda bulunmak, hadi bu sosyal hesap ile uğraşırken diğerinden gelen bildirimi okumaya çalışmak falan bu neymiş arkadaş ya biz kendimize ne yapmışız böyle..


Daha önce okumaya başlayıp bir türlü bitiremediğim kitabıma geri dönüp bitirme şansını buldum, akşamları dost sohbetlerine katılarak onları ne kadar özlediğimi fark ettim, aileme ve çocuğuma daha fazla vakit ayırdım, fotoğraf çekme hastalığım vardır ve arşivime nice yeni resimler ekledim.

Tabi sosyal alemi yerinde kullansak kendimize de bu zulmü yapmayız bence. Hele yazı yazıyor veya ürettiğiniz eserlerinizi tanıtmak için sosyal alem gerekli bir yerde. Benim yaptığım bu tasarrufu sizinde denemenizi tavsiye ederim. Selamlarımla...

Etiketler: sosyal alem,telefon,fotoÄŸraf,kitap

Neden Blog Yazıyorsunuz?

Haziran 20, 2016
Neden blog yazıyorsunuz?  Bugün epey yazı yazmak için fırsat buldum. Ramazan dolaysıyla senelik izinde olduÄŸumdan fırsat bu fırsattır deyip oturdum bilgisayarın başına. Bu bilgisayar kelimesi de oturup düşündüğünüzde ne kadar saçma geliyor insana. Gerçi ilk çıktığında computer denmesi daha saçma ama zamanın ruhuna uyan bir isimdi. Alın size bir yazı konusu daha. Yazacak bir ÅŸey bulamıyorum diyen arkadaÅŸlara duyurulur.


Kendim İçin Yazıyorum

Neden blog yazıyorsunuz? Sorusuna cevabım, ben kendim için yazıyorum. Bazı yazılarım Blogger eklentileri ve HTML kodlar üzerine olmakta. Bu konuda ki bilgilerimi paylaÅŸmak hem benim hoÅŸuma gidiyor hem de bir nebze de olsa bu konuda sıkıntı çeken arkadaÅŸlara yardımcı olabiliyorsam ne mutlu bana..! HTML kodlarla ilgili ayrıntılı bir sitem olan www.sitenekodekle.org ve www.sitekods.com olsa da burada da paylaşımlarda bulunuyorum.


Blog Yazmak Bence Zevk Ä°ÅŸi

Bu blog sitemi belirli konularda yazmak için kısıtlamadım. Blog sitelerini çoğu bloggerlar konu konu ayırıyor. Bende diğer sitelerimde bu şekilde yayın yapmaktayım. Böyle aynı konuları bir blogta toplamanın faydası okuyucu için daha sağlıklı. Okuyucu ihtiyaç duyduğu konuya daha çabuk ve kısa zamanda sağlıklı bir şekilde ulaşabilmekte.

Bu blog sitemi açarken, bunu kendime ayıracağım diye yola çıktım. Diğer siteler de benim elbette ama oralarda her konuyu yazmak paylaşmak hem o sitenin yayın amacına ters olabilir hem de alakasız bir konuda yayın yapmak okuyucunuzu dağıtabilir.

Blog yazmak bence zevk işi. Her işte olduğu gibi severek yapılmayan işler, zaman içinde size ızdırap verir, yaptığınız o işten soğumanıza sebep olur.

Onun içindir ki bıktığınız zaman yazmayı bırakın. Gidin dolaşın, arkadaşlarınızla veya ailenizle vakit geçirin, kitap okuyun veya müzik dinleyin, film seyredin. Bunları daha da uzatabilirim. Yazmak için kendinizi zorladıkça daha çok kafaca o ortamdan uzaklaşacaksınızdır. Sadece kendiniz için yazın. Şu okuyacak, bu okuyacak, onu yazmayım veya şunu yazmayım diyerek blog yazısı yazılmaz.


Konu Bulamamak

Konu bulamamak üzerinde sıklıkla söylemler duruyorum. Aslında bununla ilgili tek bir yazı yazmam gerek. Çeşitli yazılarımın içinde bu konuya yer verdim ve vermeye devam edeceğim. Eğer verdiğim örneklerden de bir yazı konusu çıkaramayan kişinin bilgi ve düşünce arşivi zayıftır. Bu böyle olunca istediğiniz kadar güzel ve süper bir site kurun içine koyacak bir materyaliniz yoksa, yazacak bir şey bulamamak normaldir. Hiç bir şey bulamıyorsanız şimdi pek bir popüler olan 10 adımda şu, 5 adımda bu gibi başlıklı, fazla görsele dayalı içerikler oluşturup yazabilirsiniz.


Çektiğiniz Fotoğraflardan Bir Blog Hazırlayın

Gençlik yıllarımda yani lise dönemlerinde fotoğrafçıda çalışmıştım. O zamandan beri fotoğraf işlerine ilgim vardır. O dönemlerde otomatik fotoğraf makineleri çok az kişide vardı. Otomatik dediysem dijital fotoğraf makinelerinden bahsetmiyorum. İçine 24 veya 36 pozluk filmler konulup kullanılan makinelerden ve Tab edilmeyi (Baskı için filmi yıkamak) bekleyen filmlerden ne çektiğimizi ben bilirim. Şimdi ise hepimizin elinde son teknoloji telefonlar, tabletler bu işi kolayca yapmakta. Bende telefonumla gezerken bana önemli ve güzel gelen bir kareyi hayatta kaçırmam, mutlaka fotoğrafını çekerim.

Sizde mutlaka çoğu anınızı fotoğraflayıp paylaşıyorsunuzdur. Bunları sosyal alemde paylaşarak emek harcayana kadar çektiğiniz fotoğraflardan bir blog hazırlayıp üzerlerine birer sayfa yazı yazabilirsiniz. Sonuçta ne iş yaparsanız yapın başkaları için değil kendiniz için yazın.
( Yazarlife / 2016)

Etiketler: blog, html, neden blog,

Blog yazarak para kazanmak

Haziran 20, 2016
Blog yazarak para kazanmak mümkün mü? Bu konuda bir çok yazı var internette. Hatta 'Blog' kelimesini yazdığınızda bu tür başlıklar sıralanmaya başlar karşınızda. Sorunun cevabı kazanılır tabi neden kazanılmasın? Burada sorulması gereken soru aslında ben ne için blog açıyorum? Diye sormak gerek. Direk ben bu işten para kazanacağım diyerek bu işe girenlerin sonunu görüyoruz. İçi boş, kopyala yapıştır bloglarla işi götürmeye çalıştıkları için sonu hep hüsran ve bilgi kirliliği. Burada nerelerden para kazanırsınız? Diye sizlere adres vermeyeceğim. Araştırırsanız öyle yazılar çok bulursunuz. Çoğu da satış pazarlama marketing sistemini anlatır ve kendide oraya üye olduğu için size bir sayfa dolusu laf kalabalığı anlattıktan sonra kendi reklamını satmaya çalışır.


Daha önce bu tür bloglarla ilgili 'Terk edilen bloglar' adında bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Sonunda da 'Blog Açmak Kolaydır Ama Onu Devam Ettirmek Zordur' başlıklı yazımda da bu konuya değinmiştim.

Başta da dediğim gibi blog yazarak para kazanmak istiyorsanız ilk çalınacak kapı Google reklam platformu Adsense sistemidir. Buraya kayıt olduktan sonra reklam kodlarınızı sitenizin gerekli yerlerine ekleyerek bu işe başlayabilirsiniz. Buraya üye olmak kolay da reklam almak biraz zorlu bir yol. Gün içinde bir çok blog yazısı okuyorum. Bazılarında şöyle ifadeler görüyorum "Bende Adsense reklam platformuna üye olup başvurdum ama başvurum kabul edilmedi"

Veya daha başka şöyle ifadeler var "Benim sitemdeki yazıların tamamı özgün içerik, neden reklam başvurum kabul edilmedi?" İsterseniz bu başlık altında gidelim.

Benim sitemdeki yazıların tamamı özgün içerik, neden reklam başvurum kabul edilmedi?

Bu şekilde red cevabı aldıysanız vazgeçmeyin, hemen hayata küsmeyin :) tekrar başvurunuzu yenileyin. Google'nin bu konuda sizin için hazırladığı bu yazıyı okuyun derim. Sitenizde ki eksiklikleri gözden geçirin. Benim size bir iki tavsiyem şöyle olabilir.
  1. Sitenizdeki yazıların tamamı özgün olsun
  2. Künye oluÅŸturun bir sayfa açarak ayrıntılı bir ÅŸekilde sitenizi tanıtıcı yazı yazın. Bunu menü çubuÄŸuna ekleyin. 
  3. Sitenizin menü kısmında Hakkımda - Künye - Gizlilik Politikası - İletişim - Sitemap kısımları olsun ve tamamının içini doldurun
  4. İndex sayısı. Sitenizin ne kadar güncel olduğu önemlidir. Sürekli yazı yazarak sitenizin index almasını sağlayın
  5. Günlük tekil sayısı Google için önemli bir kriterdir. Çünkü onunla bir nevi iş ortağı olacaksınız. Bunu için siteniz için belirli bir saat ayırıp emek vermeniz gerekecek.
  6. Google'nin sevmediği içeriklerden uzak durun. Bunlardan bazıları ( Cinsel içerik, kumar,bahis,film siteleri, kopya içerik, ilaç nevi insan sağlığını tehlikeye atacak siteler, kadın fotoğrafları vs vs) bu konulardan uzak durun.
  7. Son olarak güzel bir şablon (tema)
  8. Gmail hesabı ile başvuru yapın derim normal maille değil. Bu mail adresi size ait olsun.
  9. Sitenizin SEO olaylarını yapın
  10. Şablonunuzun ana CSS kodlarının içine sitenizi tanıtan (Meta Tag) etiketleri ekleyin
Ä°ÅŸte bundan sonra insanların yararına olan blog yazarak para kazanmak kalıyor. Toparlayacak olursam temiz bir site, sadece emek verilen özgün içerikler, bilgiler, bunların hepsinin bir arada olduÄŸu bir bloÄŸunuz olsun.  Gerisi sadece bekleyip sonucu görmek kalıyor. Hayırlı olsun. Kalın saÄŸlıcakla..! (Yazarlife / 2016)

Etiketler: Adsense,para kazanmak,blog,seo,marketing,reklam,para
ads 728x90 B
Blogger tarafından desteklenmektedir.